12 Mart 2010 Cuma

Alice in Wonderland


Walt Disney Pictures'ın 5 Mart 2010'da vizyona giren güzelliği kendileri... 3 boyutlu izleme seçeneği de var; lakin Kadıköy/Cinebonus'a bir heves gitmeme rağmen normal ve üstelik Türkçe dublajlı izlemek zorunda kaldım. Seslendirmeler iyi sayılırdı, ama yine de Johnny Deep'in kendi sesini duymayı çok isterdim.

Lewis Carroll'un 1865'te yayımladığı ve dünyanın her yerinde klasik haline gelmiş kitabından uyarlanan filmin yönetmenlik koltuğunda benim için Beetlejuice/Beter Böcek ile özdeşleşen efsane Tim Burton var. Uyarlama dediysem, normal bir adaptasyondan daha fazla eklemeler ve çıkarmalar sözkonusu. Bildiğimiz Alice öyküsü düşsel bir evrim geçiriyor. Tim normal bir film yapmayacağı için, biz de normal Alice yerine genç kız Alice ile tanışıyoruz.

Harikalar diyarının eşiğinde, Alice:




Mia Wasikowska, 19 yaşındaki Alice'i canlandıran cici kızımız. Gerçekten çok tatlı ve masaldaki kızı da andırıyor.



Çılgın Şapkacı Johnny Depp'e de hayran kalmamak elde değil.
"Bir kuzgun neden bir çalışma masasına benzer?" bilmecesini soran yüz ifadesiyle öyle şekerdi ki, suratındaki tonlarca makyaja rağmen büyüledi. Ben de kendi Şapkacı'mı istiyorum!

Şu sevimliliğe bak:


Oyuncu kadrosundaki diğer isimler:

Masum ve güzel Beyaz Kraliçe rolündeki Anne Hathaway:


eli kanlı Kırmızı Kraliçe'ye can veren Fight Club'ın Marla Singer'i Helene Bonham Carter:


Ve ayrıca çocukluğumuzun kahramanları, tavşan... gülen kedi... dodo kuşu... mavi tırtıl... sevimli cüceler...

Beyaz Kraliçe'nin topraklarındaki felaketin ardından Çılgın Şapkacı'nın şu ifadesine bir bakın yahu, ay kıyamam:


Bazı eleştirilerde Tim Burton'ın yarattığı bu dünyayı diğer filmleriyle kıyaslayıp hayal kırıklığı yaşadıklarından falan bahsedenler olmuş. Ben bu konuda herhangi bir hüküm veremem; çünkü izlediğim tek filmi bayıldığım Beter Böcek... Çocukken korkutan, şimdiyse gülümseten bu kült film izlediğim ilk ve tek Burton filmi olma özelliğini taşıyordu, Alice'e kadar. Bu iki filmin görselliğini ve yarattığı dünyayı bu kadar beğendiysem aradaki diğer Burton filmleriyle tanışma vakti gelmiş demektir.

Öyle güzel bir dünya yaratılmış ki... :


Henüz gösterimde olan bir filmle ilgili daha fazla ayrıntı vermeyeceğim; ama bir diyalog vardı ki gerçekten beni gülümsetti ve çok hoşuma gitti.
Filmin son sahnelerine yaklaşırken, Alice bir an kendine güvenemiyor ve başarması gereken görev için "Bu imkansız" diyor... Eğer şu anda fena halde saçmalamıyorsam, sevgili Şapkacı da şöyle yanıt veriyor:
"Sadece sen öyle olduğunu düşünürsen..."

Büyükler için masal dünyasının kapılarını aralayan film, çocuklar için de harika bir seyirlik.

Sinema salonundaki bir çocuğun kahramanlarımızın yakalanması karşısında "Ay yazıııııkkk..." nidasını duymak çok şekerdi!
Kafamı kurcalayan bir durum da var pek tabii, özel ismin neden çevrildiği. Alice'i Alis olarak neden yazdılar bilmiyorum. Belki de filmi çocuk filmleri kategorisine koyduklarındandır. Yine de Alice özel isim ve çevrilmesi gerekmezdi diye düşünmekteyim. Zaten dublajlı filmlerden hoşlanmıyorum, neden böyle çevrilmiş diye filmden sonra epey düşündüğüm onca detayın yükünü taşımaktan sıkılıyorum çünkü. Mütercim-tercümanlık okumanın da böyle bir dezavantajı var.

Bir beyaz tavşanın (üstelik yelekli beyaz bir tavşan!) peşinden harikalar diyarına sürüklenen Alice'in macerası için gerçekten izlemeye değer diyebilirim.

Not: Tek başına sinemaya gitmeyi sevmeyen şahsımın sinemaya gitmesini ve bu filmleri izlemesini sağlayan pek sayın ve pek sevgili arkadaşım Gökçé'ye teşekkürlerimi bir borç bilirim. Bu vesile ile de başlayan F1 sezonunun kendisini ve Alonso'sunu mutlu etmesini temenni ederim! :)

Dipnot:
Bu da sevgili Sunay Akın'ın kaleminden Alice:
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2010/03/11/iste_gercek_alice

Dipnotun dibi: "Bir kuzgun neden bir çalışma masasına benzer?" :))

0 yorum: