20 Eylül 2009 Pazar

Yara

ne saçma mahluklarız biz? her gidenin ardından bir yara açıyoruz tenimizde, kalbimizde, içimizde... hepimiz biliyoruz aslında, her gelen gidecek ve giderken daha beter sızlatacak o derindeki yarayı. Oysa Yavuz'um, Yavuz abim ne güzel diyor: "Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider... Her şey nasıl başladıysa öyle biter!" ama biz bir türlü bunu idrak edemeyiz; ettirmezler ya da. acıttığını ve hatta acıtacağını bile bile yürürüz alevler içinde. dikenlerin battığını biliriz de, düz yola çıkmaktansa kanamaya devam ederiz. acıyı çağırırız bazen, aşk sanıp. hakikaten, biz ne diye bu kadar düşkünüz sevmeye, sevilmeye... bir de çok meraklıyız gidenin ardından duyguları dökmeye ortalık yere.
olur olmadık yerde yakalar aşk ve olur olmadık bir anda dönüverir sırtını.
anca şiirler yazmak düşer bize, yazmak ve ağlamak...

7 Ağustos 2009'dan bir şiirimsi kalmış bana da... ben de yıkılmışım giden sevgilinin ardından. oysa ne mantıklı cümleler kurarım başkalarına... "değer mi?" derim. kim bilir? değiyordur belki de...

şiirimi paylaşmak istemem, kabuk bağlayan yaramı yeniden açmak da... okuyacağını bilsem şunları söylerdim sana:
"bir masaldı, yaşandı ve bitti..." demek mi düştü bize de eş ruhum? şimdi "sen hariç kimse yok, sen de yoksun..." keşke'm, ezelim, ahirim...

bu yazıyı bitirirken, Me Voy çalıyordu Yasmin Levy'den. daha uygun bir şey olamazdı herhalde! hem de ispanyolca!

"quiero olvidar el aroma de tu cuerpo.
quiero olvidar el sabor de tus labios.
quiero tener, por una vez,
una vida feliz.
por eso, me voy...

gracias por todo lo que me diste.
gracias por amarme.
pero no tengo ilusión.
que tú eres mi razón.

por eso, me voy...

dime qué es lo que tienes,
que yo no puedo olvidarte.
mira, mírame, mi niña,
mira que mi alma sangra."


bak bana, ruhum kanıyor...

1 Eylül 2009 Salı

Yaz anıları '09

19 Temmuz'da başlayıp 30 Ağustos'a kadar sürdürdüğüm bir tatilden bazı kesitlerdir bunlar...

* Güneye Giderken
Çorum'dan İzmir'e doğru yol alırken, bir tarlanın içinde küçücük bir ev vardı. gözüme çarpıverdi duvarındaki 'zefir radyo' yazısı ve kocaman bir gülümseme yerleştirdi yüzüme... sonra evin diğer duvarı görüş açıma girdiğinde... inanılmaz ama gerçek, 'akçora gömlek' yazısı ile kendimden geçtim! ve başladım mırıldanmaya...
"zefir radyoları var ya
biriket duvarlarda
sesini duydum onlardan
sarındım akçora gömleğine..."

bu her kimin eseriyse, yüreğine sağlık...

* Uykusuz macera
İstanbul'da aramadığım kitapçı, bakmadığım yer kalmamıştı. O'nu arıyordum. ama umudumu kesmiştim artık, hiç kavuşamayacaktım... ve tam o sırada... tarih 7 Ağustos iken... İzmir/Dikili'de bir alışveriş merkezinde rastladım ona. bunu büyük bir tesadüf sanıp sarılarak sahiplendim onu. bilemezdim ki tekrar basıma girdiğini... o kavuşmanın heyecanıyla, saatlerce onunla kaldım ve neredeyse yorgunluktan bayılıyordum... ama olsun, sonunda Uykusuz Dergimin Birinci Cildi ellerimde... :)

* Sunuculuk
Dikili'de, Tüm Halk Eğitimcileri Kooperatifi her sene eğitim, kültür, sanat etkinlikleri düzenler. 13. yılında da iki gün süren bu güzel etkinliğin sunucusu bendim. dizlerim titreye titreye ilk sunuculuk deneyimimi yaşadım. ve beni bile şaşkınlığa uğratan övgü dolu sözlerle karşılandım. başarmışım ve galiba başarı güzel bir duygu!

* Osman Nuri Özgüven
Etkinliklerimize Dikili Belediye başkanı sayın Osman Özgüven'in de davet edilmesi; işlerinin yoğunluğu nedeniyle katılamasa da etkinliğe, 6 Ağustos günü etkinlik başlamadan önce bizleri ziyaret etmesi galiba bu yazın en güzel tarafıydı... tanıştığımızda, kendisiyle tanışmayı yıllardır istediğimi söylediğimde azarlayıverdi beni, neden belediyeye gelmedin diye... çekindim dedim, kızdı. sandalyesinden kalkıp yanıma gelişi ve benimle yediği tatlıyı paylaşması da ağzımı kulaklarıma taşıdı. :) Kürt açılımını tartışırken bana da fikrimi sordu, sanki ordaki yaşıtlarından biriymişim gibi... ilk defa siyasi bir konuda biriyle uzlaştığımı hissettim... sayenizde hala umudum var dedim ve gülümsedi bana sıcacık bakışıyla... giderken sarıldık birbirimize, bir baba-kız gibi. ama ne yazık ki bir türlü gidemedim belediyeye, yanına... umarım seneye gidip ziyaret edebilirim! ama iyi ki var o, en azından sosyalizm için umudum var hala... "Sosyal Belediyecilik" var hala...