30 Aralık 2008 Salı

İstanbul'a dair karalamalar...


yarim İstanbul gel öpeyim gerdanından...

**

bi gün ayrılmak zorunda kalsam bile, beni en çok anlayan şehirdir İstanbul'um..
ağladığım zamanı bilir, o da kapatır bulutlarla üzerimi, birlikte ağlarız..
benim kadar hüzünlü bir kadındır İstanbul..
yorgundur,küskündür... hırpalanmıştır belki.. ama direnir İstanbul..
onu mahvetmeye çalışanlar yanından ayrılmasalar da İstanbul direnir...
ve istanbul, içinde kız kulesi olduğu sürece, yani daima, benim için özeldir.
27.7.2008 20:50

**

doğumgünümde..
bi teşekkür de İstanbul'a..
tıpkı 19 yıl önce olduğu gibi yağmurla karşıladı beni sabah..
damlalar yüzümü okşadı, doğumgünümü kutladı..
sonra baktı ki hüzünleniyorum adım adım; büyümenin sancılarının farkına varıyorum.. güneş açıverdi istanbul'un göklerinde.. adaşlarım kurudu yanağımda..
mutlu ettin beni ey İstanbul.. sağol.. 19 yıldır benim yuvam oldun...
24.12.2008 17:37

**

insanın halinden anlayan şehir.
sığınılacak yuva.
bazen bıksa da insan... her sabah doğan güneşle renklenen denize göz kırpmak ya da yağan yağmurun altındaki telaşlı kalabalığa gülümsemek iyi geliyor tam da vazgeçerken bu şehirden.
her yaz terk ediyorum, her sonbahar hiçbir şey olmamış gibi kollarını açıyor bana.
şimdi yine ağlıyor. ağlatıyor. üşüyor. üşütüyor. ama hep yüreği kaplıyor.
30.12.2008 00:20


**




...devam edecek...

26 Aralık 2008 Cuma

Nadas

normalde,
kurak topraklardan bir kez ürün alındıktan sonra, ikinci kez alınabilmesi için tarlayı dinlendirmek, eksilen minerallerin ve özelliklerin geri gelmesi için beklemektir nadas...

ama düşünürsek biraz daha soyut...
daha derin yerlerde buluruz nadası..
yüreğimizde mesela...

biten bir ilişkinin ardından tükenir yürek..
tükenir ve güçsüz düşer...
gidenin arkasından bir şeyler güç toplasın diye beklemeniz gerekir.
insan kafasını toplayabilmeli, umuduna yeniden sarılabilmeli...

otlarım yanar,
sensizlik nadasında toprağım...
birazcık dinlensin, büyüsün yeşersin.

bu bekleme sürecinde birileri bu toprakların hemencecik yeşermesini ister. sevgisini sunar... ama daha kendine gelememiş yürekte, sunulan sevgi de ölüp gider...

beklemelisiniz.. yürek yeniden sevebilsin diye.. acılar kapansın, umutlar çoğalsın diye...
hiçbir şey diyen bir cümlenin
ortasına terkedilmiş bir kelimeyim;
öznesiz, zamansız, zarfsız, mektupsuz, adressiz... dememek için...

ve sonra.. geçer yeterli zaman.
biter nadas mevsimi...
ve aşk gelir..
yeniden...
işte o zaman; çık ortaya nolur, yaralarım iyileşsin demenin vaktidir.

15.10.2008 16:43


bir ömürlük nadaslar yaşamamak dileğiyle...

Nadas: Feridun Düzağaç / orijinal alt yazılı albümü.

21 Aralık 2008 Pazar

Gidemem..

**
bazen daha fazladır her şey
bir eşikten atlar insan
yüzüne bakmak istemez yaşamın
o kadar azalmıştır anlam..

bazen, öyle anlar olur ki.. eli kolu bağlanır insanın. düne dair ne varsa dünde kalmıştır. yarına dair umutlar solmuştur. ve bugün hiç tat vermemektedir.. girdiği bu yolda, birden koyverir kendini. dünü,bugünü,yarını bırakır kaderin avuçlarına...

o zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
ya da bir kitap oku mutlaka iyi geliyor
ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar
zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor..

azalan anlamı dizelere yükler. kendini aynalarda arar.. bulamaz çoğu zaman. gözyaşı ile yıkar yüreğini sonra... bağıra çağıra isyan eder... şarkılar onu söyler sanki. her derdine uyan bir şarkı bulur bir yerlerinden hayatın. ya da en sadık dosta sığınır.. kitaplarına.. o kitabın içine girerken, kalp ağrısını kapının dışında bırakır..

ama fazla da üzülme hayat bitiyor bir gün
ayrılıktan kaçılmıyor
hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
ömür imtihanla geçiyor..

sonra anlar ki.. hayat üzülmek için çok kısa.. ayrılık hep var. en sevilen bile sırtını dönüp gidebiliyor apansızın.. hayatta ayrılığı önleyecek bi yol yok henüz. kısacık bir ömre sığdırdığımız sancılarla yaşıyoruz biz. sürekli sabrımızı ölçüyoruz.. direnme noktasına kadar dayanıyor.. sonra hayatı akışına bırakıyoruz.. bu kısa ama yorucu macerada, senaryosu yazılmış bir hayatın başrolünü oynuyoruz...

ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir
acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir..

gitmenin sancısıyla, "gidilen" olarak tanışmış insanlar gidemez kolay kolay kimseden. gidemedikçe birikir acılar.. sustukları da büyür içinde adım adım... acıdan güç almayı öğrenirler çaresizliğin içinde. acıdır onları "kendileri" yapan. acıdır belki de bi noktadan sonra ayakta tutan o yürekleri...

bir şiirden bir sözden
bir melodiden bir filmden
geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor.

sonra yazmaya başlıyor insan. şiire sığınıyor. yazıya sığınıyor. yazmak isteği içinde biriken kanlı gözyaşlarını dışarı vurmasına yardım ediyor. bir filmden güç alıyor bazen. bir notaya bağlanıyor... hayatı acılarla bezeliyken, onu güzelleştirmenin bi yolunu arıyor...

yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor..

hüznü sevmeye başlıyor. her gece, yıldızların aydınlattığı dünyayı selamlıyor...
**


bir insana bunları yazdırabilen şarkıdır bu...
Sezen Aksu'ya sonsuz saygılarla...


21.12.2008 18:14

19 Aralık 2008 Cuma

Ayna...


nedir ki ayna? baktığımızda yansımamızı görmemize yarayan mı sadece... yansımalarla bizi bize anlatan mı... yoksa gerçekleri yüzümüze vuran mı...

"ayna ayna
sihirli ayna
neler söyledin bana.." (mor ve ötesi)

ağlarken dikip gözleri aynadaki gözlere... dimdik bakmak kendine ve ağlarken gülümsemek, direnç gücü vermez mi yüreğe? o zaman.. kendimize sığınmamıza yardım eden bir arkadaştır ayna.
küsülür bazen aynalara. nasıl ki gerçeklerin farkına vardıran arkadaşlar kötüdür gözümüzde.. nasıl ki dostun söylediği acı söz işler yüreğe.. bu da öyle. aynanın gösterdikleri canımızı sıkar bazen. şişmiş göz torbaları, ağlamaktan kızarmış gözler ve bir burun.. sıkıntıdan sürekli oynanmış bir yüzdeki yaralar bereler.. bize ait değilmiş gibi görünen bir gülümseme.. aynadakiyle yüzleşmek zordur. görülenler her zaman hoşa gitmez..

"aynalardan kaçarken özlenmeyi beklemek...
ne kadar acı, ne kadar komik....
ve bana ait değil mi?" (feridun düzağaç)

insan sevmezken kendini.. nasıl da bekliyor sevilmeyi. aynaya bakmaya çekinirken, göreceğinin etkisinden kaçarken sevgiyi arıyor ister istemez. aynaya baktığında sevdiğinin gözlerini görüyor sonra.. kendinde onu yaşatıyor. kendine olan nefretini ona olan sevgisiyle doldurup, aslında kendini mahvediyor. giden gittiğinde içinde kalan boşluğu aynadaki hüzünlü ve yalnız gözler doldurmayı başaramıyor...

iyidir ayna. candır. kendi yüzüne küsen insanın kendisiyle göz göze gelmesine yardım eder. bi insanın gözündeki umudu kendisinden başka kim görebilir ki zaten? ya da gerçekleri kim gösterebilir bize kendimizden başka?

"aynaya sordum kendime baktım: eşsiz miyim?
ayna ağladı yalan söyleyemedi." (mor ve ötesi)

konuşacak kimsesi olmayanın yoldaşıdır ayna. göz göze gelir kendisiyle, sohbet eder. sığınaktır insanın kendisine sığınmasını sağlayan...

"uyumadan uyandım
yine aynı dünyaya
karar verdim kalmaya
baktım dedim ki aynaya
"acelen ne?" olacaklar olacak bir gün nasılsa" (teoman)


küssek de dış görüntümüzden dolayı aynalara... iyidir ayna... olanı gösterir. yalan söylemez. söyleyemez..

ayna ayna söyle bana.. herkes ağlar mı sana baktığında benim gibi...


19.12.2008

5 Aralık 2008 Cuma

bir ziyaret..


♥Kadıköy'den.. Ermeni Kilisesi ziyareti sırasında...-04.12.2008-♥
ilginç bir deneyimdi. -acaba alırlar mı bizi içeri- tereddütü içindeydim ama deli gibi de merak ediyordum... mum almak için durduğumuz yerdeki amca, yüzümdeki tereddütü farketmiş olacak.."girme kızım sen, içinden gelmiyor belli.." dedi. oysa tek derdim "girebilir miyiz acaba" idi. çok istiyordum girmeyi.. amcaya tereddütümü anlattım, ikinci amca olaya girerek "burası Allahın evi kızım, almamazlık yapar mıyız.." dedi.. "hak veriyorum size emin olun.." dedim. onları ikna edebildim mi bilemem ama, sevgili İrem ve ben büyük bir heyecanla girdik.. mumlarımızı yaktık..duamızı ettik ve o mimariye hayran kaldım!!
vaktimiz olsaydı, amcalara kendimi anlatmak isterdim.ben ki "halkların kardeşliği"ni savunan bir ideolojinin taraftarıyım.. ben ki hayatımda hiç kimseyi "öteki"leştirmemişim... çok oturdu içime amcanın o bakışları çok...
bu mumlar da halklarımızın kardeşliği adına dikildi amca. sen okuyamasan da, ben söyleyeyim :)
-
♥boşuna mı diyoruz.. "yaşasın halkların kardeşliği.."

3 Aralık 2008 Çarşamba

milat


kendimden vazgeçtim, sizden de...beni üzen kimseye yer yok aslında bundan sonra hayatımın kuytularında.. kime ne kadar değer verdiysem, elime hiçlik tutuşturdular. kimi ne kadar sevdiysem, gönlümü nefretle suladılar. hayatıma kimi almak istediysem, giderken yüreğimi ezerek gittiler. duvarlar kuruyorum şimdi kendime. zamanında çarpa çarpa nasır tuttuğum duvarları şimdi kendime kuruyorum. bundan sonra yalnız, sayılı dostla bezeli, yoksun bir yolculuğa çıkıyorum. yoksun,yoksul,yokluk...
kendime gereken değeri vermenin zamanı gelmedi mi artık? bir avuç dostum kaldı geride, çoğu geçmişimden hediye. yenileri edinirken onları ihmal etmektense, vefasız yenileri bırakıp sevdiceklerime sahip çıkacağım bundan sonra. ördüğüm duvarları aşmalarına izin vereceğim çok az insan olacak. dostluk nedir, arkadaşlık nedir.. öğrendim vefasızların sayesinde. şimdi herkesten vazgeçiyorum. kapatıyorum kapıları. kim gerçekse, kim gerçekten sevdiyse, kim gerçek dostsa.. o kapılarımı açmaya zorlayacaktır zaten. kapıları açıp beklemiyorum artık kimseyi. bekledikçe gelmeyenlerdir benim bu kalıcı hüznümün sebebi. artık kimseyi beklemiyorum. beklememek istiyorum. gelenlere yüreğim açık. gelmeyenlere zorlama yok bundan sonra. kimsenin üzerine düşmek yok, hak edene hak ettiği kadar değer verme vaktidir vakit. bugün benim miladım. bugün yeni bir yarına hazırlıyorum kendimi. o klişe lafı da asıyorum şimdi duvarlarıma... "yarın geri kalan hayatımın ilk günü.." ve o gün de, sadece beni gerçekten isteyen insanlarla yoluma devam edeceğim. kimsenin peşinden koşmak yok artık. ilgi dilenmek yok. yalnız da kalsam, yalnız da uyusam... kimseye yalvarmak yok artık. kim yanımda olmak isterse o yanımda. kabuk değiştiriyorum bugün. bugünkü kendimden vazgeçerek. yarına yeni bir "Damla"yla uyanmak niyetindeyim. hayatın beni sürüklemesine izin vermeyeceğim artık. gerekirse o benim peşimden gelecek. hayatın hızına yetişmeyeceğim, o bana ayak uyduracak. direneceğim, artık ağlamak istemiyorum. ağlamak istediğim zaman kendimi buhranlara sürüklediğim o kötü anılar gelecek aklıma.. değer mi ağlamaya şu 3 günlük dünyada? hala kafayı takıyorum biliyorum. hala düşünüyorum. hala telefon elimde, birilerinin beni merak etmesini bekliyorum. ama geçecek. bu da geçecek... inanıyorum kendime. beklemek canımı çok yakıyor. ama canımın yanmasına hiç değmiyor... evet, bugün benim miladım. yüreğimin acıtılmasına izin vermemek için, gülümseyen gözlerimden yaş akmasın diye.. bugün benim miladım...




" artık beni asla yaralayamaz hayat eğer istemezsem....yıllar beni kolay yakalayamaz ben durup beklemezsem... "

**

"Giderim alışığım gitmelere... Direndi bu can ne bitmelere!.. Giderim alışığım gitmelere... Gerek yok isyan etmelere..."

03.12.2008 * 18:45