14 Ekim 2009 Çarşamba

Farkındalık: Gidenlerin/Kalanların Ardından

Kapkaranlık zamanlar, güneşin doğmaya çekindiği günler, ağlayan anneler ve yanan yürekler...
güzelim toprakların üzerindeki yaralı hatıralar...

kaç kişi farkında olan bitenin?

Erol Zavar desem mesela... bir şey hatırlattı mı size... tanıdık mı adı? odak dergisi yazı işleri müdürüyken anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçu ile ömür boyu hapse çarptırılan kanser hastası! durumu gittikçe kötüleşiyor, ölüm her an yamacında bekliyor... ama o hala hapiste!

"gelecek öyle uçsuz bucaksız duruyor ki
ve ben ne olacağını merak ederken
hani filmin en güzel sahnesinde
sinemadan çıkar gibi
hayattan çıkıp gidemem
kusura bakma ölüm
adın çok soğuk
bunca mazeretim varken
yaşama dair
ölümü aklımdan bile geçirmem..."
diye yazıyor cezaevinden. duyan oldu mu? duymadıysanız duyun artık: http://www.erolzavar.com/

Güler Zere var ya da. hapishanelerdeki hak ihlallerinin ve ölümlerin yeni hedefi olan "politik kadın tutsak". örgüt üyesi olduğu iddiasıyla, 14 yıldır hapiste. son 1 yıldır kanser Güler. hapishane koşulları yüzünden, teşhis konulamamış başta; hastalık ilerlemiş. iyi bir bakımla bile çok düşük bir yaşama şansı biçilirken kendisine, o hala hapiste! hala!!! Güler Zere gün gün ölüme yaklaşıyor, göz göre göre ölürken sosyalistler dışında kimseden ses çıkmıyor. zaman ölüme akıyor... serbest bırakılmazsa... o da ölecek! tıpkı 2000–2009 yılları arasında kapatma mekanlarında 306 kişinin öldüğü gibi.
bu bir acil hayat çağrısıdır! bu sistemin ne ilk, ne de son oyunudur...onun da mı sesini duymadınız? : http://www.gulerzere.net/

onları kurtarma umudumuz hala var; peki ya artık kurtaramayacaklarımız... ama uğurlarında mücadele ettiklerimiz.

Engin Çeber! ilk değil ve bu karanlık ülkede son da olmayacak bu kaybımız... devlet eliyle yaşamı elinden alındı; işkenceyi kabul edip özür dileyen hükümet, sonradan Engin'i ve ailesini terörist ilan etti! bu muydu hakkını savunmanın bedeli... "kafasını duvara ve demir havalandırma kapısına defalarca vurdular, yerde kasılıyor, horultu şeklinde sesler çıkarıyordu" deniyor işkence kanıtlarında... görmezden geliniyor ama... Engin şimdi bizim acımızda, göz yaşlarımızda; peki işkenceciler? Engin'in sesi için de... http://enginceber.org/

Ferhat Gerçek! Ferhat felçli. yaşıyor şükürler olsun, ama devletin polisi felç etti Ferhat'ı... yasal bir dergi satıyordu Ferhat, Yürüyüş'ü. 19 yaşındaydı Ferhat, polisler sırtından vurup yaraladı onu! üstelik, ceza alması beklenen kişi de o. Ferhat! senin için de göz yaşlarımız... vuran polis 9 ay ceza alacakken, senin 15 yıla mahkum edilmene isyanımız...

ve sonra, Hrant Dink. ona sıkılan kurşun, halkların kardeşliğine sıkılmıştı. kardeşliğimize. birileri kardeşliğimize kan bulaştırmak istemişti. belki faili(!) belli. peki çözüldü mü bu kapkaranlık acının sebebi? neyse ki, Hrant unutulmadı; neyse ki hala bir olabiliyoruz; Hrant için, Adalet için...

ya küçük Ceylan? bir havan mermisiyle paramparça olan minicik bedeni? bunun hesabını kimden soracağız? kim dindirecek bu yangını?

Cumartesi Anneleri'ni biliyor musunuz? gözaltında kaybolan, ölen, öldürülen çocukları için galatasaray lisesi önünde eylem yapan anneler onlar.
her cumartesi toplanıyor. hesap sormak için direniyorlar.her türlü baskıya karşı çocuklarının fotoğraflarını sımsıkı tutarak o meydanda eylemlerini gerçekleştiriyorlar... 'siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz' diyenlerin, bu kayıplara dair sessizliği fark edilmeli!

evet, artık farkına varın, çekilen acılar yalnızca belli bir kesimin değil! bizim acılarımız. bizim dünyamız!
farkına varın artık; ölümlere 'dur' deme vaktidir vakit!

gidenlerin ardından, tek bir şey söylüyorum!farkına varın!

---

bu yazı Erol Zavar'a, Güler Zere'ye, Engin Çeber'e, Ferhat Gerçek'e, Hrant Dink'e, küçük Ceylan'a, Cumartesi Anneleri'ne ve tüm kayıplarımıza adanmıştır...