29 Kasım 2008 Cumartesi

bir küçük kız çocuğu...

- bir çocukluk fotoğrafına bakarken…-

Merhaba… Özledim seni… O küçük kız çocuğunu hayatımdaki her şeyden çok özledim! Düşleri apaydınlık olan, yarınlara sımsıkı sarılan, yüreği bir kelebek gibi saf olan o küçük kızı çok özledim. Düşler büyüdü, yarınlar sarsıldı, yürek çoktan paramparça… Tutunacak dalların hepsi kırılmak üzere… Düşeceğim ve düşmemek için sana sığınıyorum.
Hani bir bebeğimiz vardı, adı manolya’ydı. Saçlarını örmüştük onun. Oje sürmüştün sonra sen minicik parmaklarına bebeğimizin… O bebeğin boynu kopmuş biliyor musun? Ben yapmadım. Kim yaptı bilmiyorum. Oturdum ağladım. Çok ağladım… Hani gitmeyi çok istediğin bir film vardı: aslan kral. Gitmiştin ama hastalanıp daha başında çıkmıştın sinema salonundan… Sonra üzülme diye sana posterini almışlardı… Yıl 1996… asmıştın odana… Sonra o poster de çöpe gitti, hayallerimiz gibi. Bir daha hiçbir filme öyle hevesle gitmedik… Büyüdük biz biliyor musun? Oyuncaklarımızı sakladık, odamızı değiştirdik, okullarımızı değiştirdik… Biz çok değiştik meleğim… Çok değiştik. Eskiden istediğin oyuncak alınmadığında ağlardın, ben şimdi istediğim hayat elimden alındığı için ağlıyorum… Keşke tek kaygımız hep o birinci sınıftaki önce kim okumayı öğrenecek, sevgili öğretmenin o kırmızı kurdelesini önce kim alacak kaygısı olsaymış… Keşke son hüsranın o sınıfta en sevdiğin kızın okumayı önce sen söktün diye sana küsmesi olsaymış… Sonra kimler küstü bize, biz kimlere küstük… Kimler çıktı hayatımızdan ve giderken ne kadar büyük parçalar götürdüler… Yüreğime sabit bir sancı eklendi meleğim. Hep orda. Canımı yakıyor. Kalbimin üstüne bir yük binmiş sanki. Nefes aldırmıyor bazen. Soluksuz kalıyorum. Sana sığınıyorum o zamanlarda. Masadaki fotoğrafına sığınıyorum. Gülümseyişin güç veriyor. Direniyorum… Direnmek zorundayım, senin hayallerin için. Her gün ağlıyorum, senin hayallerini mahvettiğim için… Öğretmen olacaktık hani, o hayatını güzelleştiren sevgili öğretmenlerin gibi, bizim gibi çocuklar yetiştirecektik… Hayalleri de rafa kaldırdım güzelim. Onlarla da vedalaştım. Bizim olmayan bir hayatı yaşıyorum. Ne senin hayallerini gerçek yapabildim, ne de sonradan hayal kurabildim yeniden… Vazgeçtiğim hayatlardan izler kaldı bende, vazgeçilen olmanın da sancıları… Kimseye anlatamadığım saklı kıvranışlarım oldu. Kimseler dindiremedi gözyaşlarımı… Gözyaşlarımıza dokunamadı kimse. İçime döktüğümde o kanlı gözyaşlarını, kimse bilemedi fırtınalarımı… Ne güzeldi saçların, iki yandan örerdi annen. Okşardı saçlarını örerken… Bir daha kimse o kadar şefkatle okşamadı saçlarımızı meleğim. Çok düştüm, çok kanadı dizlerim, çok kanadı ellerim, avuçlarım parçalandı… Ama hiç biri yüreğimdeki kırıklar kadar ağlatmadı beni. Gözlerimizdeki ışığı kaybettik sonunda… Kurudu göz pınarlarımız ağlamaktan…
Hiçbir şey umudumu kaybetmek kadar yakmadı canımı. Umutsuz kaldım… Ne olur al beni yanına meleğim. Gözyaşlarım bile temizlemiyor artık ruhumu. Al beni yanına küçük kız. Bir damla umudum ol… Tut elimden küçük kız…
“Ver elini çıkalım seninle, soluksuz kalmadan sessizce, bu karanlık uğultulu ormandan…”


"bir minicik kız çocuğu bak duruyor orada hâlâ, anlatamam gördüklerimi o neşeli çocuğa..."


29.11.2008

2 yorum:

Arif Serhat Çakır dedi ki...

"It's better to burn out, then to fade away" Neil Young'ın "My My, Hey Hey" parçasının sözleridir efem ve bu parça Nirvana vokalisti efsane Kurt Cobain amcamızın felsefesi olmuştur. Yani sözlerin sahibi Neil Young amcamızdır. Bilginize...

birdamlaumut dedi ki...

biliyorum.
ama intihar mektubunun son cümlesidir bu...